26 Mayıs 2016 Perşembe

Ayıyla yatağa girmek, Zarrab, Marcos'un altınları..

İsviçre'deki yazıhanemizdeyiz..  Zor zamanlardan geçiyoruz.. Gene bir zorlu dönem.. İsviçreli dostlarım bir şekilde 1 milyon isviçre frankı sermaye ayarlamışlar, bir şeyler yapmaya çalışıyoruz.. Yanıma da finansal ilişkileri düzenlemek için bir İspanyol bankacı yerleştirmişler.. Adını hiç unutmuyorum.. Mariano Galiego..

Odamda ben ve iki asistanım çalışıyoruz.. Bir gün Mariano kulağıma eğildi ve diğerleri duymasın diye fısıldayarak benimkinden kötü bir ingilizce ile :

- Altın var satar mıyız dedi..

Şaşırdım..

- Neden fısıldıyorsun dedim, İsviçre'deyiz suç değil ki ..

Ve normal bir şekilde konuşmaya başladık.. Aşağı yukarı şu minvalde geçti konuşma..

- Altını illegal bir şekilde bir yerden mi çıkarmamızı istiyorlar ?
- Hayır, altın İsviçre'de banka kasalarında..
- Scrap (hurda) altın mı ?
- Hayır, rafine edilmiş 12,5 kiloluk külçe 995 lik ..
- Tanınmamış (unrecognised) bir rafinerinin malı mı ?
- Hayır, tanınmış (recognised) 4 rafinerinin malları..
- Miktarı ne kadar ?
- 400 Ton...
- E bu kadar mal bir günde satılmaz, fiyat garantisi mi istiyorlar..
- Hayır, o konuda yetkiyi bize bırakıyorlar.. Hergün ne satarsak komisyonumuzu alıp ödeyeceğiz..
- Komisyon ne ödeyecekler
- %4 net..

Burada bir parantez açayım.. O tarihlerde altın 400/450 dolar (ons) civarındaydı.. Ve takriben 5,5 milyar dolarlık altın söz konusuydu.. %4 komisyon da 200 milyon doların üzerinde idi..Biz ise maaşları bile ödemede zorlanıyorduk.. Eğer ons başına 15-20 dolar komisyon yerine normal olan 50 cent hatta belki 1 dolar teklif etselerdi, tereddütsüz o işi yapardım..Ama 15-20 dolar fahiş bir komisyondu ve kimse kimseye böyle bir parayı vermezdi, kirlenmeden alamazsınız..

- Mariano, sağol ben bu peyniri yemem..
- Neden Mr. Ayan çok büyük para
- Yol kısa, peynir çok tatlı.. Olmaz dedim..

Öğleden sonra İsviçreli ortaklarım yönetim kurulu toplantısı istediler..Şiddetli bir toplantı oldu..

- Neden reddettin bu işi dediler.. Aynı şeyi onlara söyledim.. "Ama" dedim "şirket sizin, bana yazılı talimat verirseniz memnuniyetle yaparım, karın da hepsini size veririm, ben ons başına 50 cent alırım".. Vermediler, işi yapmadık..

Bir kaç yıl sonra İsviçre'ye bir gidişimde o tarihte Yönetim Kurulu Başkanı olan arkadaşım beni yemeğe götürdü..

"O altın işini hatırlıyor musun" diye sordu.. "Evet" dedim.. "O altınlar varmış biliyor musun" diye devam etti.. "Başkası yapmış o işi".. "E hayırlısı" dedim.. "O işi yapanları Amerika geldi toparladı götürdü" dedi gülümseyerek "yatıyorlar şimdi hapiste".. "E neden" diye sordum.. "O altınlar Ferdinand Marcos'un (1965-1986 yılları arasında Filipinleri ezen faşist diktatör) altınlarıymış, aklamışlar.. Kaç yıl yatacakları da belli değil" diye sonlandırdı..

Bugün Zencani ve Zarrab'ın yaşadıkları aslında büyük devletlerle yatağa girmeye çalışıp yataktakinin ayı olduğunu farketmeme gafletidir..

Tecrübeli olmak için  İsmet Paşa'nın yaşadıklarını yaşamak şart değil, ders almak yeterlidir..




3 yorum:

  1. Gerçek hayattan müthiş bir hikaye... Çıkartılan ders muhteşem... Paylaştığınız için Teşekkürler !!!

    YanıtlaSil
  2. Elinize ve ağzınıza sağlık hocam. Çok laf yalansız, çok mal haramsız olmaz derler... Anlayana :)

    YanıtlaSil
  3. Vayyy....Böyle tecrübeleri okumuş olmayı şans sayıyorum:)Hırsların bizi, nerede bizden alacağını hissedebilmenin tek yolu; kendimize karşı dürüst olabilme becerisi olsa gerek..

    YanıtlaSil